Abdurrahman Dilipak, çirkin ve anlaşılmaz bir cesaretle
Sn. Cumhurbaşkanımıza yönelik sürekli hakaretamiz ifadeler kullanmaktadır.
ÖNCE,
İSRAİL CUMHURBAŞKANI'NDAN TALİMAT ALDIĞI İFTİRASINI ATMIŞTIR. ARDINDAN DA SN.
CUMHURBAŞKANIMIZIN GÜYA BİR KASETİ OLDUĞU ŞEKLİNDE UTANMAZCA İMALARDA
BULUNMUŞTUR.
Abdurrahman Dilipak şunu çok iyi bilmelidir ki, Sn.
Cumhurbaşkanımızın şan ve şeref dolu geçmişi hak yolunda mücadelelerle doludur.
Tüm ömrünü ülkesi, devleti, milleti ve tüm İslam alemi için güzel, faydalı ve
hayırlı işler yapmaya adamıştır. Bu yönüyle kendisi “siyaset Mehdisidir”.
KENDİNCE AHLAKSIZ İMALARDA BULUNARAK SN.
CUMHURBAŞKANIMIZI KÖŞEYE SIKIŞTIRACAĞINI DÜŞÜNEN ABDURRAHMAN DİLİPAK ÖNCE KENDİ
EVİNDE GENÇ DELİKANLILARLA YAPTIĞI VE SABAHLARA KADAR SÜREN HİPNOZ SEANSLARINI
AÇIKLAMALIDIR. Bir pislikten bahsedecekse önce bu garip durumu izah etmeli,
yarın bir gün “şeytana uydum” diyerek halkımızdan af dilemeye kalkmamalıdır.
Bir yılı aşkın bir süredir dava dosyasını inceleyen 20-30
yıllık tecrübeli hakimler, Adnan Oktar Davası dosyasında hiçbir suç olmadığına
hükmettiler. Ancak, Abdurrahman Dilipak dosyanın kapağını bile açmadan, tek bir
delil var mı diye sorgulamadan, sağdan soldan duyduğu uydurma ithamlarla
insanlara iftira etmeye devam ediyor. BİR “KASET ARŞİVİ” MASALINI DİLİNE
DOLAMIŞ OBSESİF BİR ŞEKİLDE SÜREKLİ TEKRARLIYOR.
Abdurrahman
Dilipak’ın bu takıntılı agressif tavırlarının ardında muzdarip olduğu "MARFAN
SENDROMU"ndan kaynaklanan kompleks, eziklik, haset ve nefret duyguları
olduğu bir gerçektir.
Binlerce polisin yüzlerce ev ve işyerine yaptığı baskınlarda
her yer didik didik aranmıştır. Tüm elektronik, dijital cihazlar taranmış,
evlerin bahçeleri bile kazılmış ama tek bir kaset çıkmamıştır. Çünkü “kaset
arşivi” safsatası bir kısım basının uydurduğu bir şehir efsanesinden başka bir
şey değildir.
Son derece vahim olan konu ise, “derin devletin adamı” olmakla övünmekten, Bebek
katili Öcalan’a "aileden biri" diyerek sahip çıkmaktan çekinmeyen Abdurrahman
Dilipak ve kendisi gibi İngiliz derin devleti güdümlü, Hilal Kaplan, Nedim
Şener, Barış Terkoğlu, Fuat Uğur, Erem Şentürk... gibi sözde gazetecilerin Sn.
Cumhurbaşkanımızı, Bakanlarımızı, Yüksek mahkemeleri tehdit etme cesaretini
nereden bulduklarıdır.
YÜCE DEVLETİMİZİN
BU HABİS YAPILANMAYA KARŞI EN KISA ZAMANDA MÜDAHALE EDECEĞİNE OLAN İNANCIMIZ
TAMDIR.